Tanınmış markalar sicili bağlayıcı mıdır?
Tanınmış marka siciline kayıtlı markaların korunması
Sınai Mülkiyet Kanunu’nun 6. maddesinin 5. fıkrasında, tescil edilmiş veya tescil başvurusu daha önceki tarihte yapılmış bir markanın, Türkiye’de ulaştığı tanınmışlık düzeyi nedeniyle haksız bir yararın sağlanabileceği, markanın itibarının zarar görebileceği veya ayırt edici karakterinin zedelenebileceği hâllerde, aynı ya da benzer bir markanın tescil başvurusunun, başvurunun aynı, benzer veya farklı mal veya hizmetlerde yapılmış olmasına bakılmaksızın, önceki tarihli marka sahibinin itirazı üzerine reddedileceği hüküm altına alınmıştır. Ancak, Kanun’da bir markanın tanınmışlığının ne şekilde belirleneceğine ilişkin açık bir düzenlemeye yer verilmemiştir.
Uygulamada tanınmışlık hususunun tespitinde Dünya Fikri Mülkiyet Teşkilatı’nın (WIPO) 1999 tarihli Ortak Tavsiye Kararı’nda belirtilen kriterlerden yararlanılmaktadır. Buna göre, bir markanın tanınmışlığı değerlendirilirken toplumun ilgili kesiminde markanın tanınma derecesi, markanın kullanıldığı coğrafi alan, kullanım süresi ve yoğunluğu, marka promosyonlarının hedef aldığı coğrafi alan, promosyon süresi ve yoğunluğu, markanın tesciller veya tescil başvuruları ile korunduğu coğrafi alanın büyüklüğü, markanın resmi makamlarca tanınmışlığına ilişkin verilen kararlar ve markanın ekonomik değeri dikkate alınmaktadır.
Türk Patent ve Marka Kurumu tarafından oluşturulan markalar sicili incelendiğinde, Kurum’a tanınmış marka sicili oluşturma yetkisini veren herhangi bir mevzuat hükmü bulunmamasına rağmen, bazı markaların sicilde tanınmış marka olarak kayıtlı olduğu görülmektedir.
Tanınmışlık, zaman içerisinde değişkenlik gösterebilen bir durumdur. Bu nedenle, bir markanın geçmişte tanınmış olarak kabul edilmiş olması, bu niteliğin bugün de geçerli olacağı anlamına gelmemektedir. Markanın tanınmışlığı her somut olay yönünden yeniden değerlendirilerek kanaate varılmalıdır. Değinilen sebeplerle sicildeki bu kayıtların hukuki bağlayıcılığı bulunmamaktadır.
Bölge Adliye Mahkemesi'nin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararı ile mahkemenin vakıa ve hukuki değerlendirmesinde usul ve esas yönünden yasaya aykırılık bulunmadığı, davalı Kurumun, tanınmış marka sicili oluşturarak, tanınmış markaları bu sicile kayıt yetkisinin olmadığı, zira, Türk Patent ve Marka Kurumuna bu yönde yetki ve görev veren bir mevzuat hükmünün de bulunmadığı, Yargıtay 11. Hukuk Dairesinin yerleşik içtihatlarında belirtildiği üzere, tanınmışlığın sabit bir olgu olmadığı, her somut olayda münferiden ispatlanması gerektiği, bu nedenle de, işbu davanın açılmasında davacının hukuki yararın bulunmadığının kabulünde bir isabetsizliğin olmadığı, gerekçesiyle davacı vekilinin istinaf başvurusunun esastan reddine karar verilmiştir.
YARGITAY 11. HUKUK DAİRESİ E. 2022/3694 K. 2023/7420 T. 18.12.2023