Pardon sizi birine benzettim.
Markalar arasında karıştırma ihtimali/iltibas tehlikesi nedir?
Tüketicilerin, aynı ya da benzer mal ve hizmetler için tescil edilmiş ya da başvurusu yapılmış markaları; aralarındaki görsel, işitsel veya anlamsal benzerlik nedeniyle birbiriyle ilişkilendirmesi, markaların aynı ticari kaynaktan geldiğine inanması, satın alma veya yararlanma süreleri içinde markalar arasındaki farkı ayırt edememesi gibi durumlar, marka hukukunda karıştırılma ihtimali veya iltibas tehlikesi olarak adlandırılır.
6769 sayılı Sınai Mülkiyet Kanunu (SMK)’nun 6/1. maddesinde, tescil başvurusu yapılan bir markanın; daha önce tescil edilmiş ya da önceki tarihte başvurusu yapılmış bir marka ile aynı veya benzer olması ve bu benzerlik nedeniyle halk tarafından ilişkilendirilme ihtimali doğurması durumu, marka başvurusunun reddi sebebi olarak düzenlemiştir.
Ayrıca, SMK’nın 7. ve 28. maddelerinde, tescilli bir marka ile aynı veya benzer olan ve tescilli markanın kapsadığı mal veya hizmetlerle aynı ya da benzer mal veya hizmetleri kapsayan bir işaretin, karıştırılma ihtimali doğuracak şekilde kullanılması marka hakkına tecavüz olarak düzenlenmiştir.
Karıştırma İhtimali Araştırması Nasıl Yapılır?
Mal ve Hizmetler Arasındaki Benzerliğin Değerlendirilmesi
Markalar arasında karıştırılma ihtimalinden söz edilebilmesi için öncelikle bu markaların aynı veya benzer tüketici gruplarına hitap ediyor olması gerekmektedir. Örneğin; biri spor ekipmanları, diğeri ise ilaç sektörüne yönelik olan iki marka arasında, aralarındaki benzerlik ne kadar yüksek olursa olsun, tüketici kitleleri farklı olduğundan karıştırılma ihtimalinden bahsetmek mümkün olmayacaktır.
Bu nedenle, karıştırma ihtimali araştırmasının ilk adımı, karşılaştırma konusu markaların aynı veya benzer mal ve hizmet sınıflarında yer alıp almadığının tespit edilmesidir.
Bu tespit yapılırken; malın veya hizmetin ait olduğu sektör, malın kullanım şekli ve hizmetin sunuluş biçimi, kullanım amaçları, benzer ihtiyaçları karşılayıp karşılamadığı, malların birbirlerinin yerine ikame edilip edilemeyeceği, dağıtım kanallarının ortak olup olmadığı gibi unsurlar dikkate alınmalıdır. Ayrıca, tüketicilerin ürünleri doğrudan görerek seçtikleri satış ortamlarında aynı ya da yakın raflarda sunulup sunulmadıkları ve mallar arasında bir hammadde-mamul ilişkisi bulunup bulunmadığı da göz önünde bulundurulması gereken diğer önemli kriterlerdir.
Ayırt Edici Unsurların Tespiti
Aynı mal veya hizmet kapsamında yer aldığı tespit edilen markalar arasında karıştırılma ihtimalinden söz edilebilmesi için, ikinci aşamada markaları oluşturan asıl ve yan unsurlar belirlenmeli; bu kapsamda, asıl unsurlar arasında görsel, işitsel veya anlamsal benzerlik olup olmadığı değerlendirilmelidir.
Örneğin, “Mavigök Halı Yıkama” ve “Mavigöklü Temizlik Hizmetleri” markaları arasında ayırt edici nitelik taşıyan asıl unsurlar “Mavigök” ve “Mavigöklü” ibareleridir. Bu durumda benzerlik araştırması, bu iki ibare arasında yapılmalıdır.
Bununla birlikte, önceki tarihli marka düşük ayırt ediciliğe sahip ibarelerden oluşuyorsa, markalar arasında benzerlik değerlendirmesine geçilmeden önce bu ibarelerin kullanım yoluyla ayırt edicilik kazanıp kazanmadığı araştırılmalıdır. Zira, düşük ayırt ediciliğe sahip bir ibarenin başkaları tarafından ilave unsurlarla birlikte tescil edilmesi veya kullanılması genellikle mümkündür. Ancak söz konusu ibarenin kullanım yoluyla ayırt edicilik kazandığı tespit edilirse, bu durumda ibarenin hukuki koruma kapsamı genişleyecek ve benzer ibarelerin kullanımı, karıştırılma ihtimali doğurabilecektir.
İbareler Arasındaki Benzerliğin Tespiti
Son aşamada, markaları oluşturan asıl unsurlar arasında görsel, işitsel ve anlamsal açıdan bir benzerlik bulunup bulunmadığı değerlendirilmelidir. Bu değerlendirme, yalnızca tek tek unsurların karşılaştırılmasıyla sınırlı kalmamalı, aynı zamanda markaların bir bütün olarak tüketici nezdinde oluşturduğu genel izlenim esas alınarak yapılmalıdır.
Görsel benzerlik araştırmasında; markayı oluşturan ibarelerin yazım şekli, yazı tipi, kullanılan renkler, harf büyüklükleri ve genel tasarım gibi unsurlar dikkate alınarak markaların görsel olarak tüketicide bıraktığı izlenim karşılaştırılır.
İşitsel benzerlik değerlendirilirken, markayı oluşturan ibarelerin tüketici tarafından nasıl telaffuz edildiği; tonlama, vurgu, tını ve hece sayısı gibi unsurlar temel alınarak markalar arasında fonetik düzeyde bir benzerliğin mevcut olup olmadığı araştırılır.
Anlamsal (kavramsal) benzerlik incelemesinde ise, markadaki ibarelerin tüketici tarafından nasıl anlamlandırıldığı, bu ibarelerin anlam taşıyıp taşımadığı ve eğer anlamlı ise bu anlamların birbirleriyle kavramsal olarak ilişkilendirilebilir olup olmadığı göz önünde bulundurulur.
Örneğin, markaların yalnızca metin unsurlarından oluştuğu kabul edildiğinde, “n11” ile “enonbir” markaları arasında görsel benzerlik düşük düzeyde olsa da, bu ibarelerin tüketici tarafından telaffuz biçimleri büyük ölçüde örtüştüğünden, işitsel benzerliğin varlığı kabul edilmelidir.
Benzer şekilde, “Yellow Taksi” markası ile “Sarı Taksim” markaları arasında görsel veya işitsel bir benzerlik bulunmamakla birlikte, “Yellow” ibaresinin “Sarı” kelimesinin birebir İngilizce karşılığı olması nedeniyle, bu iki marka arasında açık bir anlamsal (kavramsal) benzerlik mevcuttur.
Sonuç Olarak
Karıştırılma ihtimalinin değerlendirilmesi, hem mevcut markasını benzer ve haksız kullanımlardan korumak isteyen, hem de yeni oluşturacağı markalarla gelecekte hukuki risklerle karşılaşmak istemeyen marka sahipleri için hayati öneme sahiptir.
Bu değerlendirme süreci göz ardı edilerek yapılan marka başvuruları veya kullanım kararları, ilerleyen süreçte ciddi hukuki sonuçlar doğurabilir. Bunlar arasında marka başvurusunun reddi, hükümsüzlük davaları, tazminat talepleri, hatta marka hakkına tecavüz nedeniyle cezai sorumluluk gibi yaptırımlar yer alabilir.
Özellikle ticari alanda yatırım yapılan bir markanın, karıştırılma ihtimali nedeniyle hükümsüz kılınması ya da yasaklanması, maddi ve manevi kayıplara yol açabilir. Bu nedenle, markalaşma sürecinin ilk aşamasından itibaren karıştırılma ihtimalinin göz önünde bulundurulması ve gerekli tedbirlerin alınması gerekmektedir.